Perşembe, Aralık 08, 2011

Blogcu Keşfi : Defneyle Yaşamak

Bundan böyle çok beğendiğim yerli/yabancı blogcuları paylaşmaya karar verdim, yaratıcı, ilham veren, her gün acaba ne yazdı ne çizdi ne fotoğrafladı diye merak ettiklerim. Bazen oradan oraya sürüklenirken karşıma çıkıyor güzel insanlar, güzel işler, kaydetmezsem kaybediyorum sonsuza kadar. Bu sefer kaybetmedim, ismi kazındı aklıma--çok ender olur:

Defneyle Yaşamak. Nasıl keşfettim bilmiyorum. Bir kere girdim bloga, fotoğraflara bittim önce, bir daha bir daha döne döne baktım. Biraz vintage, doyasıya renkli, baştan sona pozitif enerji dolu. Sonra yazıları okudum, çok gerçekçi ama anlatımı soft ve masalsı, kızıyla diyaloglarına bayılıyorum, bir de tazecik ve naif bir beynin dünyayı algılayışına. Onlardan öğrenmemiz gereken/hatırlamamız gereken çok şey var.

Tanıştırayım sizi, Tuğba, kendi kaleminden:
"-Daktilo severim. Eski kahve fincanlarını. Kahverengi sayfalı eski hamur kokulu defter sayfalarını. Taze çekilmiş kahveyi. Kuş resimlerini. Avizeleri. Çikolatalı dondurmayı. Yanına da illa bi top karamel katıp kaçamak yapmayı. Yüksek sesle müzik dinlemeyi. Kurdeleleri. Yaka iğnelerini. Şeftali rengi yanakları. Turuncu saçları. Denize bakmayı. Kozalak koklamayı. Güm güm davul ritmini. Dönenceleri. Atlı karıncaları. Müzik kutularını. Loş ışığı. Mumları. Ama en çok vanilya kokanlarını. Papatyaları. Fesleğene elimi sürmeyi. Limonlu çheese cake’i. Tatlandırıcılı sabah kahvesini. İllustrasyonları. Keşke çizebilsem’in hayalini kurmayı. Dekorasyon dergilerine bakıp iç çekmeyi. Bir de gözüme yeşil kalem çekmeyi. Melekleri. Eski resimleri. İnciri. Kuru portakalı. Çikolata kaplı çifte kavrulmuş lokumu. Zıt renkleri beraber giymeyi. Giydiğimde uyumsuzluğa rağmen iyi hissetmeyi. Şakağıma kondurulan öpücükleri. Asansör müziklerini. Cif kokusunu. Kokinaları. Yeni yıl ruhunu. Çizgi filmleri. Hediye almayı.  Hediye vermeyi. Meşe palamutlarını. Ispanağa yumurta kırmayı. Londra’nın sabah soğuğunu. İngiliz aksanını. Hatta Kuzey İngiltere aksanındaki ritmi. Pikapları. Ay başında alınan dergileri. Babannemin kurabiyelerini. Sevgilimin şef bıçağıyla mantar dilimleyişini. Kızımın seni çot seviyorum diyişini…
Benim işte. Biraz benden, biraz bizden anlatıyorum. Anlatırken de hopluyorum çoğu zaman. Hüzün olsa bile içinde bu böyle. Aman parantezimi açayım da…"




http://www.defneyleyasamak.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...